Mayısta 713 Şirkete Yatırım Teşvik Belgesi

Ekonomi Bakanlığınca mayıs ayında 713 yatırım teşvik belgesi verildi.
Ekonomi Bakanlığı’nın Mayıs 2018 dönemi yatırım teşvik belgesi listesi Resmi Gazete’de yayımlandı.

Buna göre, mayısta 713 yatırım teşvik belgesi düzenlendi. Belge alan projelerin sabit yatırım tutarı 11 milyar 478 milyon 80 bin 179 lira olarak hesaplandı. Bu yatırımların gerçekleştirilmesiyle 30 bin 205 kişinin istihdam edilmesi planlanıyor.

Öte yandan bu dönemde, sabit yatırım tutarı 472 milyon 77 bin 119 lira olan ve 4 bin 143 kişinin istihdam edilmesi öngörülen 67 yatırım teşvik belgesi iptal edildi.

Dövizle Sermaye Artırımına Vergi Desteği

 

 

 

Yatırım teşvik belgesi kapsamında yatırım yapacak tam mükellef sermaye şirketlerine işe başladıkları hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar yurt dışından getirerek sermaye olarak konulan yabancı paraların, söz konusu dönem zarfında yatırım teşvik belgesi kapsamında sarf olunan kısmı nedeniyle oluşan kur farkları pasifte özel bir fon hesabına alınabilecektir. Bu durumda olumlu kur farkları bu hesabın alacağına, olumsuz kur farkları ise söz konusu hesabın borcuna kaydedilecektir.

Sermaye olarak konulan bu yabancı paraların, işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap dönemi sonuna kadar herhangi bir suretle sarf edilmeyen kısmı; bu hesap dönemlerine ait vergilendirme dönemlerinin sonuna kadar mukayyet değeriyle işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap döneminin sonu itibarıyla VUK’un 280’inci maddesine göre değerlenecektir.
Yukarıda ifade edildiği üzere oluşan fon hesabı sermaye ilave edilme dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin çekiş döneminde vergiye tabi tutulacaktır. Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre yapılan devir ve bölünme işlemleri hariç, şirketin tasfiyesi halinde de bu hüküm uygulanacaktır.
Diğer yandan bilindiği üzere Vergi Usul Kanunu’nun 265’inci maddesinde yer alan tanımlama uyarınca “Mukayyet değer” bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeridir.
Dolayısıyla yurt dışından getirilen yabancı paraların yatırım teşvik belgesi kapsamında sarf edilmesi halinde bu bağlamda oluşan kur farkları işletmede açılacak özel bir fon hesabında izlenebilecektir. Bu konuda zaman içerisinde oluşan olumlu kur farkları sermaye artırımı dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemlerin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin ilgili dönemde vergiye tabi tutulabilecektir.
Söz konusu yabancı paraların mukayyet değerle değerlemesine ilişkin mükellefin tercihi, bu işlemi izleyen ilk geçici vergi beyannamesi ile birlikte vergi dairesine bildirilecektir.
Yatırım teşvik belgesi almak için başvuru yapılmış olması ve belgenin de işe başlanılan hesap dönemini veya müteakip hesap dönemi içerisinde alınmış olması halinde işe başlanılan hesap dönemini takip eden hesap döneminin son vergilendirme dönemine ilişkin değerleme gününde madde kapsamına giren yabancı paraların sarf olunmayan kısmından oluşan kur farkları ilgili gelir ve gider hesaplarına alınacaktır.

SGK ve Vergi Affında Neler Var?


7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun 18/05/2018 tarihli ve 30425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

MALİYE YÖNÜNDEN DÜZENLEMELER

Kesinleşmiş vergi ve diğer borçlara ödeme kolaylıkları,

İhtilafların sulh yoluyla sonlandırılması,

İnceleme ve tarhiyat safhasındaki borçların yapılandırılması,

Beyan edilmemiş veya eksik beyan edilmiş gelir ve kazançların zam ve faizsiz pişmanlıkla beyan edilmesi,

Geçmiş dönemlere ilişkin matrah ve vergi artırımında bulunan mükelleflere ayrıcalıklar,

İşletmelerdeki emtia, makine, teçhizat ve demirbaş kayıtlarına ilişkin cezasız düzeltme imkânı,

Kasa ve ortaklardan alacaklar hesabının cezasız ve faizsiz düzeltilmesi,

Yurt içi ve yurt dışı bazı varlıkların belli tarihe kadar vergisiz ve ayrıcalıklı imkânlarla milli ekonomiye kazandırılması,

6552, 6736 ve 7020 sayılı Kanunlar kapsamında ödemeleri devam eden borçlar için peşin ödeme indirimi hükümlerinden yararlanma,

gibi imkânlar getirilmiştir.

6552, 6736 ve 7020 sayılı Kanunlar kapsamında yapılandırılmış ve ödenmekte olan alacaklar yeni Kanun kapsamında yapılandırılamayacaktır.

SGK YÖNÜNDEN DÜZENLEMELER

4/a, 4/b, ve 4/c sigortalılıkları kapsamındaki sigortalılık statülerinden kaynaklanan; sigorta primi, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi, başvuru tarihi itibarıyla ilgili mevzuatına göre ödenmesi imkânı ortadan kalkmamış isteğe bağlı sigorta primi ve topluluk sigortası primi, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ilgili kanunları gereğince takip edilen damga vergisi, özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı, asılları ile bu alacaklara ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden 18.05.2018 tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu Kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde, bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilecek.

 

İDARİ PARA CEZALARININ YARISI ÖDENMİYOR

31/3/2018 tarihinden önce (bu tarih dâhil) yapılan tespitlere ilişkin olup 18.05.2018 tarihinden önce kesinleştiği hâlde yine aynı tarih itibarıyla ödenmemiş olan idari para cezası asıllarının %50’si ile bu tutara ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden 18.05.2018 tarihine kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, yapılandırmada belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde, idari para cezası asıllarının kalan %50’si ile idari para cezasına uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi fer’i alacaklarının tamamının tahsilinden vazgeçilecek.

Genel Sağlık Sigortalıları 31.12.2018 tarihine kadar borcu olsa da sağlıktan faydalanacaklar.

4/b (Bağ-Kur) sigortalılığı kapsamındaki sigortalılar yapılandırılan borç haricinde altmış günden fazla prim ve prime ilişkin borçlarının bulunmaması veya altmış günden fazla prim ve prime ilişkin borçları bulunmakla birlikte bu borçlarını ilgili kanunlara göre taksitlendirmiş veya yapılandırmış olup ödeme yükümlülüklerini de yerine getiriyor olmaları ve bu maddeye göre yapılandırılan borçlarının ilk taksitini ödemeleri kaydıyla genel sağlık sigortasından yararlanmaya başlatılacak.

SGK ve vergi yapılandırmaları 01.06.2018 tarihinde başlayıp 31.07.2018 tarihinde sona erecektir. Son günlerde yaşanabilecek sistemsel aksaklıklardan dolayı hak kaybına uğramamanız adına son günü beklemeden müracaatları yapmanız menfaatinizedir.

İmalat Sanayinde Faaliyet Gösteren İşletmeye Makine Teçhizat Kredi Faiz Desteği KOSGEB ‘ten

KOSGEB Veri Tabanına kayıtlı, imalat sanayinde faaliyet gösteren ve KOSGEB Desteklerinden yasaklı olmayan İşletmelerin kullanacakları yerli ve yeni makine teçhizat alımları için uygun koşullarda finansal destek sağlanması amacıyla “2018 Yılı Makine Teçhizat Kredi Faiz Desteği Programı” hazırlanmıştır.

 

Bahse konu Kredi Programı;

  • İşletmelerin kullanacakları kredilerde İşletme başına en fazla 000.- (üçyüzbin) TL’ye kadar olan faiz/kâr payı bedelinin tamamı, KOSGEB tarafından karşılanacak,
  • Sıfır (0) faizli,
  • İlk 6 (altı) ayı ödemesiz, kalanı üçer aylık eşit taksitler halinde ödemeli toplam 36 (otuzaltı) ay vadeli,

olarak uygulanacaktır.

 

04.06.2018 – 01.08.2018 İşletme başvuruları
02.08.2018 – 13.08.2018 KOSGEB Müdürlüğü inceleme, onay ve revizyon talebi
14.08.2018 – 24.08.2018 İşletme düzeltme ve revizyonu
25.08.2018 – 03.09.2018 KOSGEB Müdürlüğü nihai onayı

 

 

Sistem belirlenen sürenin sonunda; her bir işletme için Değerlendirme Tablosunda yer alan Sektör, Ölçek ve Kârlılık kriterlerinden oluşan puan üzerinden (yüksekten en düşüğe doğru) 100.000.000.-TL’lik bütçe çerçevesinde başvuru sıralaması oluşturacaktır.

BAŞVURU

Program Başvuru Tarihleri: 4 Haziran – 1 Ağustos 2018 

 

İşletme başına 300.000.- (üçyüzbin) TL olan faiz/kâr payı bedelinin tamamı, KOSGEB tarafından karşılanacaktır.

Kullanılmış makine-teçhizat bu tanımın dışındadır.

2016 Yılı Makine Teçhizat Kredi Faiz Desteği Programından yararlanan işletmeler, 2018 Yılı Makine Teçhizat Kredi Faiz Desteği Programından yararlanamayacaktır.

 

 

2018, Vergide Reform Yılı Olacak

Maliye Bakanlığı, 2018 yılında vergi alanında reform niteliğinde dört ayrı yasal düzenlemeyi Meclis’e göndererek yasalaştırmayı hedefliyor.

2018’de dört ayrı kanunla yapılacak değişiklikle uzun süredir gündemde olan vergi reformu konusunda adım atılması bekleniyor. Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın 2018 yılı bütçe görüşmeleri sırasında sık sık dile getirdiği vergi reformunun ayaklarını Gelir Vergisi Kanun Tasarısı, Vergi Usul Kanunu Tasarısı, Katma Değer Vergisi Kanunu Tasarısı ile İstanbul Finans Merkezi Kanunu Tasarısı oluşturuyor. Ekonomi yönetiminin 2018’i tarih verdiği yasal düzenlemeler ile basit, sade, daha rekabetçi ve büyüme dostu bir vergi sistemi öngörülüyor.

İki vergi kanunu birleştirilecek

Öncelikle, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunu birleştirilecek. 1961 yılından bu yana yürürlükte olan Gelir Vergisi Kanunu’nu kapsamlı bir reforma tabi tutmayı hedefl eyen Maliye Bakanlığı, bir süredir bu taslak üzerindeki çalışmalarını sürdürüyor. Sivil toplum kuruluşlarından görüş alan bakanlık, başka ülke uygulamalarını da inceledi. Gelir Vergisi Kanun taslağı çalışmaları büyük oranda tamamlanırken, düzenlemenin yasalaşması ile vergi tabanını genişleten, vergiye uyumu kolaylaştıran, öngörülebilirliği artıran, yatırımı, katma değerli üretimi artıran, mükellef odaklı bir vergi sistemi hedefleniyor.

Yatırımlardaki KDV düşecek

Reforma tabi tutulacak diğer bir düzenlemeyi Katma Değer Vergisi Kanunu oluşturuyor. Katma Değer Vergisi Kanunu’nu vergiye uyum maliyetlerini düşüren, yerli üretim ve yatırımı teşvik eden, yatırım üretim ve ihracat üzerindeki KDV’yi yük olmaktan çıkaran bir yaklaşımla reforma tabi tutacaklarını açıklayan ekonomi yönetimi, özellikle KOBİ’lerin vergiye uyum maliyetlerini düşürmeyi, yatırımlar üzerindeki KDV kaynaklı ilave finansman yüklerini azaltacak bir düzenleme öngörüyor. İngiltere’deki KDV sistemini yerinde inceleyen, sektörden önerileri toplayan Maliye Bakanlığı, İngiltere’de KOBİ’lere uygulanan düz oranlı vergi sistemini Türkiye’de de uygulamayı hedefliyor.

Maliye Bakanlığı’nın 2018 ajandasında ayrıca Vergi Usul Kanun Tasarısı ile İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Kanun Tasarısı yer alıyor. Yeni Vergi Usul Kanunu ile uyuşmazlıkların kısa sürede çözülmesi ve vergi cezalarının gönüllü uyumu artıracak şekilde caydırıcı bir yapıya kavuşturulması planlanıyor. İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Kanun Tasarısı ile İstanbul’un bölgesel ve küresel bir finans merkezi haline getirilmesi için Türkiye’de finansal sistemin geliştirilmesi ve derinleştirilmesi için gerekli hukuki, fiziki, beşeri ve vergisel altyapıyı sağlayacak düzenlemeler yapılacak.

Aile şirketlerinde kurumsal yönetim ve arabuluculuk

Türkiye’deki şirketlerin büyük bir kısmı aile şirketleridir. Aile tipi şirketlerden gelecek stratejisi olanlarının öncelikli hedefi kurumsallaşmaktır. Kurumsallaşma kavramı; aile anayasası, ortaklararası sözleşmeler, bir sonraki kuşağın görev alma şekli, yönetim kurulunun (YK) yapılandırılması, şirket içi denge ve kontrol mekanizmaları, yönetim kurulu krizlerinin ve şirket kilitlenmesinin engellenmesi planları, lider seçim usulü, bağımsız YK üyelerinin ve profesyonellerin konumlanması, imtiyaz halleri, iyi yönetim gibi birçok mesele ile yakından ilgilidir. Tüm bunlarla, kurumsallaşma en az sorunla işleyen ve sorun çıksa dahi çözümünü kendi içinde önceden ortaya koymuş bir şirket planlaması gerektirmektedir.

Aile şirketlerinde işler iyi gidiyor olsa dahi, aile ve akrabalık bağlarının sebep olduğu kırılganlıklar yaşanabilir. Şirketin ticari faaliyetleriyle hiç ilgisi bulunmayan bir sebeple; örneğin; eşlerin – kardeşlerin – kuzenlerin tartışması, aynı şirkette pay sahibi çekirdek aileleler arasında yaşanan rekabet, kıskançlık, heves/ego/yetenek/yeteneksizliklere bağlı farklılıklar, aile içi ani bir güven bunalımı, ayrılık, boşanma gibi durumlar bir anda şirketi umulmadık bir kırılganlık durumuna sokabilir. Aile içi kırgınlığın şirket için kriz halini yaratması ise pek mümkündür. Tecrübelerimiz, önemli sayıdaki aile şirketinin başarıdan başarısızlığa yönelişinin, hatalı ticari kararlardan çok, aile içi sorunlardan kaynaklandığını ortaya koymaktadır.

Bu noktada kurumsallaşamama bir çok aile şirketinin, alt kuşaklara ulaşmadan sona ermesinin önemli sebebidir. Çözümse elbette kurumsallaşmaktır. İlk basamak, aile içinde yaşanması gayet normal olan ve ne aile anayasası, ne ortaklar arası sözleşmeler, ne de şirket esas sözleşmeleri (şirket statüsü) ile engellenemeyecek olan sorunların çıkması halinde ne yapılacağının planıdır. Buna kriz planlaması adı verilebilir. “Oldu ya sorun çıktı, şimdi ne yapmak lazım? Nasıl bir uyuşmazlık çözüm yöntemi ile şirketimizin sorununu süratle çözeriz? Aile içi sorunumuzu şirkete yansımadan nasıl bertaraf edeceğiz?” gibi sorulara verilecek cevaplar önemlidir.

Bu türden sorulara verilebilecek en iyi cevap ‘Arabuluculuk’tur.

Arabuluculukun şirketlere ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanmasına hiçbir engel yoktur. Özellikle aile şirketlerindeki sorunlarda mahkemeye başvurulması halinde, şirketin ismi kriz ve sorunlarla anılır hale gelmektedir. Ancak arabuluculuk gizlilik üzerine kurulu olduğundan, şirketin yaşadığı sorununun şirket dışından duyulması engellenir. Mahkemeye başvuru şirket değerinde negatif etki yapabilir. Hatta şirketin defter ve kayıtlarının taraflarca mahkemeye sunulması, şirketin rakipleri açısından sorun yaşayan şirketin önemli ticari sır, belge ve kayıtlarına ulaşılması riskini de beraberinde getirir. Arabulucu gizlilik yükümü altında bulunduğundan, şirketin sır ve belgelerinin dışarı sızması mümkün değildir. Arabuluculuk bu haliyle şirket değerini de koruyan bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir.

Aile olmanın bir özelliği de, bugün kavga edip, yarın barışabilmenin mümkün oluşudur. En basitiyle aile içi tartışması olmayanımız yoktur. Ancak ailelerde sorunlar genelde geride kalır ve derinleşmez. Ancak aile sorunu geride bırakmaz ve mahkemeye başvurursa, davalı olan taraf aile olma psikolojisinin dışına çıkarak “madem beni dava etti, ben de ona gününü göstereceğim” yaklaşımına girebilir. Bu durum derinleşen bir şirket içi kavganın, benzetme ile ateşe odun atarak daha yakıcı hale gelmesi ve gerçekten söndürülmesi zor olacak bir duruma çevrilmesidir. Bu haliyle mahkemeye başvuru aile ilişkilerinde psikolojik girdaba neden olabilir. Denmez ama “beni arabulucuya verdi” demek de hiçbir duygusal olumsuzluk yokken, hatta aksine arabulucu kelimesinde olumluluk-mutluluk varken, “beni dava etti” cümlesi tamamıyla savaş psikolojisi yaratmaktadır.

Mahkemede iki tarafın kazandığı bir model yoktur. Arabuluculuk ise iki tarafın kazanması ve mutabakatı üzerine kuruludur. Bu haliyle mahkemelerde ilişkiler zedelenebilirken, arabuluculukta ilişkiler onarılmaktadır.

Mahkemede sorunların çözümü yıllar alırken, arabuluculukta birkaç hafta, birkaç gün veya çok zaman birkaç saatte uzlaşı yaratılabilmesi, önemli bir faydadır.

Mahkeme kararı ne şekilde olursa olsun, bu karar taraflar arasındaki temel çatışma sebebini ortadan kaldırmamaktadır. Çünkü hakimin iradesine taraflar boyun eğse de, bu karara razı olmak anlamına gelmez. Özetle, hakim ne derse o olur ve taraflardan en az biri sonuçtan mennun kalmayabilir. Arabuluculukta ise karşılıklı mennuniyet ve mutabakat vardır. Arabuluculukta varılan sonuç, menfaatinize ise kabul edersiniz ve el sıkışırsınız, menfaatinize değilse kabul etmez, el sıkışmazsınız.

Mahkeme süreçlerinde, karşı tarafı suçlayarak kazanmak esastır. Davacı, davalının kusurlarını anlatarak haklılığını ispat etmeye çalışır. Davalı ise ben kusurlu değilim, o kusurlu yaklaşımı gösterir. Arabuluculukta ise kusuru konuşmak değil, kusuru değil çözümü konuşmak esastır. Arabuluculukta çözüm önerisi sunmak, alternatif fikirler üretmek gerekir. Uzman arabulucunun yönlendirmesi nedeniyle suçlayıcı bir yaklaşım değil, birleştirici bir yaklaşım görülür. Başbaşa konuşmakta zorlananlar, arabulucu huzurunda konuşabildiği için aslında şirket menfaatine geniş bir müzakere imkanına da yaratılmış olur.

Son sözler olarak, kurumsal bir yönetim isteyen her şirketin, özellikle aile şirketlerinin olası sorunları için öncelikle başvurması gereken uyuşmazlık çözüm yöntemi arabuluculuk olmalıdır. Arabuluculuk şirketin itibarının korunması, yönetim krizlerinin yaşanmaması, sorun yaşanırsa süratle geride bırakılması, şirketlerin devamlılığı açısından oldukça faydalı bir yöntemdir. Bu haliyle ortaklar arası sözleşmeler, aile anayasaları vb. kurumsallaşma kapsamında gerek duyulan tüm metinlerde sorun varsa arabuluculuk da olacaktır, yaklaşımı göstermek gerekir. Arabuluculuk aile şirketlerinin alt kuşaklarca devamı açısından da oldukça faydalı bir tercihtir