Başlığı okuyanların bir çoğu doğal olarak “bu iyi bir haber mi yoksa kötü bir haber mi” diye düşünmüşlerdir. Gelir vergisi mükelleflerinin artan oranlı tarifeye göre vergi ödedikleri bilindiğine göre bu onlar için iyi bir haber diyebiliriz. Dünya ülkeleri kendilerine daha fazla yatırımcı çekebilmek için gelir ve kurumlar vergilerini birleştirmektedir. Hatta bu iki vergiyi bütünüyle birbirine eşitlemektedir. Böylece gerçekte şirket olma kapasitesi olmayan ancak artan oranlı vergi ödemek istemediği için şirket kuran mükelleflerinde önlenmesi mümkün olmaktadır.
Gelir ve kurumlar vergisi kanunlarının birleşiminde klasik bir hata olan madde sayısını azaltmak için eski kanunda 3 madde de düzenlenen bir hususu tek bir maddenin altına aynen yazma yoluna gidilmemesi gerekir. Maddelerin anlaşılabilir olması, sade bir dille yazılması uygulamada karşılaşılan pek çok sorunun önceden çözümlenmesi anlamına gelecektir. Mükellefler ise mevzuatla uğraşmak yerine daha çok işleriyle ilgilenecekler ve ülke ekonomisine katkı sağlayacaklardır. İç içe geçen karmakarışık vergi mevzuatı hatalara neden olmakta ve vergi idaresi ile vergi mükelleflerinin mahkemelere kadar uzanan anlaşmazlıklarına neden olmaktadır.
Gelir ve kurumlar vergisinin konusunu aynı şey oluşturmaktadır. İkisi de gelir üzerinden alınan vergilerdir. Biri şahısların (gerçek kişilerin) gelirlerinden alınırken diğeri şirketlerin gelirleri üzerinden alınmaktadır. Şirketlerden alınan kurumlar vergisi oranı yüzde 20 iken gerçek kişilerin gelirlerinden alınan vergi yüzde 15’ten başlayıp yüzde 35’e kadar çıkmaktadır. Sırf şirket kurmadı diyerek bir şahıstan yüksek vergi almak vergi adaleti açısından ne kadar sağlıklıdır o ayrı bir konuyu oluşturmaktadır.
Ancak gelir vergisi kanunu ile kurumlar vergisi kanunu birbirlerine atıfta bulunmakla beraber ayrı ayrı kanunlardır. Birinde olan indirim veya istisna bir diğerinde olmayabilmektedir. Bu durum vergilerin anlamsız yere ayrışmasına da neden olmaktadır. Bunun yerine gelir ve kurumlar vergisi kanunun birleştirilmesi ve uygulama farklılıklarını gidermesi çok olumlu olacaktır. Maliye Bakanımız gelir ve kurumlar vergisinin birleştirilmesi konusunda azim ve kararlılık göstermektedir. Aynı zamanda Katma Değer Vergisi Kanunu’nun revize edilmesine çalışmaktadır. Vergi sistemimizin günümüzün teknolojik ve ekonomik gelişmelerini kapsayacak şekilde modernleştirilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda bürokrasinin azaltılması da önemlidir. Dünyanın en karmaşık vergi mevzuatına sahip olmakla övünmek yerine sistemimizi modern ve basit bir hale getirmemiz zorunludur.
Mükellefe elektronik sistem üzerinden e-borcu yok yazısı verirken aynı zamanda istediği mahsup işlemini görmeyip tüm hesaplarına e-haciz uygulamak doğru olmamaktadır. Sistemimiz elektronik uygulamalarla daha hız kazanmasına rağmen Maliye bakanlığı mutlaka bu elektronik uygulamaları bütünsel bir yaklaşımla mükellef odaklı olarak gözden geçirmelidir. Kağıt ortamında bürokrasiyi azaltalım derken e-bürokrasi meydana getirmeyelim.